"Ekmeğe Fısıldayan Kadın" Mine ATAMAN'ı Konuk Ettik
"2023 Hedefleri Doğrultusunda Tarım Sektörü" ana teması ile 23-24 Eylül 2021 tarihlerinde online ve yüzyüze formatta Hilton Garden Inn-Mardin'de düzenlenecek olan Uluslararası KAYES-IV Kongresine hazırlık amacıyla, "Ekmeğe Fısıldayan Kadın" olarak bilinen Mine ATAMAN Hanım'ı "Türkiye'de Tarım Politikaları, Yerel Tohumlar ve Tarımda Markalaşma" başlıklı semineri ile 8 Temmuz 2021 tarihinde online formatta konuk ettik.
Mine ATAMAN Gazi Üniversitesi İİBF İngilizce Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri mezunu olup, Türkiye’nin süpermarket içerisinde lider olan bir unlu mamuller markasında 12 yıl boyunca genel müdürlük yapmıştır. Türkiye’de sağlıklı ekmek ve fırıncılık konusunda öncü çalışmaları olan ATAMAN, yaptığı çalışmalarla bugün sağlıklı ekmeğin daha çok konuşulmasını, sektörün sorunlarının daha doğru şekilde dile getirilmesini sağlamış olup, fırıncılığa ihtiyacı olan itibarı kazandırmıştır. 2018 yılında yayınlanan “Cennette İlk Sofra: Geçmişten Günümüze Anadolu Uygarlıklarında Ekmeğin, Buğdayın, İnsanın Bilinmeyen Öyküsü – Bilge Kadın” kitabı dünyada bir ilk olup, ATAMAN bu kitabında kişisel gelişim, ahilik kültürü, buğdayın ve ekmeğin hikâyesini birleştirmiştir. Türkiye’nin ilk ekmek festivalini düzenleyen Mine ATAMAN, Ekmek İsrafı kampanyasında görev almış; 2018 yılında, içeriğiyle dünyada ve Türkiye’de bir ilk olan Uluslararası Ekmek Festivalini, 2019 yılında ise TİGEM Ata Tohumu ve Hasat Bayramı projelerini organize etmiştir. Aksaray Belediyesi, Bolu Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi, Altındağ Belediyesi, Şırnak Valiliği gibi birçok kamu kurumuna tarım ve gastronomi konusunda projeler üretmekte ve danışmanlık yapmaktadır. İktisatçı, arkeolog ve ekmekten bir marka yaratan, hikâyesiyle ilham veren postmodern bir fırıncı olan Mine ATAMAN, ekmeğe fısıldayan kadın olarak anılmaktadır.
Mine ATAMAN konuşmasında 1950 ve 60’lı yıllarda kıtlıklar ile baş edebilmek için Norman Borlaug tarafından geliştirilen ve Yeşil Devrim olarak nitelendirilen proteini yüksek, kısa boylu (yağmurdan korunma sağlıyor) ve soğuya duyarlı tohumların melezlenmesi ile kısa boylu buğdayın geliştirildiğini; bunun veriminin yüksek olmasından dolayı, tarımda bir devrim olarak nitelendirildiğini belirtti. ATAMAN konuşmasında “Birileri Norman buğdayın genetiğini değiştirdi diyorlar; ama değiştirmedi. Gen transferi zaten o dönemlerde yok ki, nasıl genetiği değiştirilebilir. Çözüm, sadece ata tohumunda değil; ata tohumu ile yeni nesil tohumlardadır.” dedi.
İklim değişikliğinin etkilerine dikkat çeken ATAMAN, “İklim değişikliği en çok tarımı olumsuz etkiledi. Bu etkiler: 1) İklim değişikliğinden dolayı 200 bin çeşit bitkisel ve hayvansal zararlılar oluştu. Bunların dünyaya verdiği zararın değeri 1,5 trilyon ABD Dolarıdır. 2) Kuraklık yüzünden su azalıyor. Tarımsal faaliyetlerin fiyatı artıyor, yani gıda fiyatları artıyor. 3) Geçmişte elimizde olan ekilecek tohumlar bugün ekilemez hale geldi. Normalde ekilebilecek olan ürünlerin ekimi yapılamıyor. Çözüm ise tarım teknolojileri ile tarım endüstrisini iklim değişikliğine karşı korumak, adapte ederek bu olumsuz süreçlerin olumsuz etkilerini azaltmak. Bununla ilgili, dünyada, 20 milyar ABD Doları değerinde, tarım ve gıda teknolojileri pazarı var. Bu pazardaki yatırımlar pazar yeri, e ticaret, robotik kodlama, materyal tasarım, yapay zekâ ve veri depolama alanlarında yoğunlaşıyor. Bu alanlarda yapılan çalışmalar da, tohumculukta, üretimde veri kullanımında, tüm süreçlerde fire ve israfın azaltılmasında, zararlılarla mücadelede, lojistikte, gıda tasarımında, toprak bakımında, meteorolojide ve lokasyon seçiminde önemli rol oynayacaktır.” dedi.
Swiss Re Enstitüsünün, ülke ekonomilerinin iklim krizlerinden ne şekilde etkileneceğini değerlendiren bir çalışmasına atıfta bulunan ATAMAN, bu süreçte, Çin’in GSYİH’nın %24’ünü, ABD, Kanada ve İngiltere’nin %10’unu, Avrupa’nın %11’ini, Finlandiya ve İsviçre gibi ülkelerin %10’unu, Fransa ve Yunanistan gibi ülkelerin %13’ünü, Türkiye’nin ise yaklaşık %10,3’ünü kaybetme riski taşıdığının raporda yer aldığını belirtti.
Türkiye’de tarımda teknoloji kullanımı ve markalaşma desteklerinin olmadığını, bunlar yerine sadece bireysel desteklerin olduğunu, yufka açana verilen girişimcilik desteğinin, tarıma dost teknolojilere de verilmesi gerektiğini ifade eden ATAMAN, Fransa’daki gibi sadece bir tane olan Tarım Makinaları Kooperatifi gibi bir organizasyon ile ölçek ekonomisine ulaşılabileceğini; Türkiye’de marka olarak değil de tarım ürünü olarak satışların olduğunu, aslında tarımda marka oluşturmak suretiyle de katma değeri yüksek ve GSYİH’ya daha fazla katkı sağlayan bir tarım sektörü oluşturulabileceğini söyledi.
Japon Hükümetinin günlük beslenmede fonksiyonel gıdaların da kullanımını önerdiğinden ve Amerika Birleşik Devletleri’nin uzayla uyumlu tohumlar geliştirdiğinden bahseden ATAMAN, gıdanın geleceğinin gıda tasarımında olduğunu söyledi.
Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı ve Uluslararası 4. KAYES Kongresi Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK, Maraş’ın geleneksel ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarlarda rağbet görebileceğini ancak bir markalaşma stratejisine ihtiyaç olduğunu ifade etti ve Kahramanmaraş’ın tarım ürünlerinde markalaşması konusunda, yerinde tespit amacıyla, Mine Hanım’ı Kahramanmaraş’a davet etti. Mine ATAMAN Hanım’a verdiği bilgilerden ve tecrübe paylaşımından dolayı teşekkür eden ÖRNEK, bir sonraki seminerde buluşmak üzere, oturumu kapattı.